Depresyon çağımızda en sık rastladığımız sağlık sorunlarından biridir. Her ne kadar günümüzde günlük yaşamda çok sık “Depresyondayım, depresyona gireceğim” gibi söylemlerde bulunup bir mutsuzluk ya da üzüntü hissini depresyonla bağdaştırsak da; aslında depresyon, çok daha karmaşık, zorlu ve büyük sonuçları olabilecek bir psikolojik sağlık sorunudur. En temelde, kişinin “nesne çekimi”nin azalması ya da tamamen kaybolmasıyla karakterize bir problemdir.
Depresyon yoğun bir üzüntü duygusunu ve keyif alınan durumlara karşı ilgi kaybını içeren duygudurum bozukluğudur. Acı verici olaylardan sonra üzgün hissetmek doğaldır. Ancak depresyonda kişiye üzgün hissetmenin yanında değersizlik, yetersizlik, karamsarlık, suçluluk duyguları eşlik edebilir. İlgi ve istek kaybının yol açtığı bozulmalara bağlı olarak sadece duygular değil hafıza, düşünce, dikkat, odaklanma gibi bilişsel süreçleri kapsayan alanda bozulmalar meydana gelebilir. Bunun yanında iştahta değişmeler, uyku problemleri ya da uyku ihtiyacında artış, enerji kaybı, hareketlerde yavaşlama gibi fiziksel problemlerle karşılaşılabilir. Depresyon duygu, düşünce ve davranışlarda olumsuz etkilere neden olabilir. Bireylerin günlük hayatta yerine getirdikleri işlerin etkilenmesine kadar bu durum ilerleyebilir. Kişilerin işlevselliklerinde bir düşüş söz konusu olabilir. Kişi yaşadığı isteksizlikten dolayı her zaman yaptığı işleri yapamamaya başlayabilir. Gündelik yaşamında aksamalar meydana gelebilir. Bu durum depresyonun düzeyine göre değişkenlik gösterebilir.
Sürekli mutsuz, hüzünlü ve karamsar hissetme
Önceden keyif aldığı şeylere karşı eski ilgiyi sürdürememe, zevk alamama
Kendini değersiz ve suçlu hissetme
Kendinden hoşnut olmama
Çok fazla ağlama
İnsanlarla etkileşim kurmaktan geri çekilme
Enerji düşüklüğü
İşlerini tamamlamakta ya da yapmakta zorlanma
Uyku ile ilgili problemler yaşama
Yeme içme, iştah ile ilgili problemler yaşama
Vücutta ağrı, mide bozukluğu, kabızlık, kalp çarpıntısı vb gibi somatik problemler yaşama
Cinsel ilgide azalma
Özgüven düşüklüğü
Kendine zarar verme düşüncelerine sahip olma
Kararsız kalma
Bahsedilen belirtiler depresyonun hafif ya da şiddetli olmasına bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Depresyon belirtilerinin her kişide aynı şekilde gözüktüğünü söyleyemeyiz. Bu nedenle bireysel ve kişiye özgü bir değerlendirme önemlidir. Mizaç tipine göre yapılan bir değerlendirme çok daha doğru sonuçlar verecektir.
Depresyona girmenin aslında birden fazla nedeni bulunabilir. Öncelikli olarak genetik yatkınlığın etkisinden bahsedebiliriz. Kişinin aile öyküsünde depresyon tanısı almış biri bulunuyorsa risk grubu içerisinde olduğunu söyleyebiliriz. Beyinde kimyasal iletiminde rol oynayan maddelerde dengesizliğin olmasının depresyona yol açtığı gözlenmektedir. Bu durumun çevresel faktörler aracılığıyla tetiklendiği söylenebilir. Sevilen birinin ölümü, ayrılık, boşanma, travma gibi kişinin kayıp yaşadığı durumlar depresyona girmenin nedenleri arasında sayılabilir. Kişinin sosyal destekten uzak olması, yalnızlık yaşaması gibi durumların depresyon üzerinden etkili olduğu söylenebilir. Felç ve beyin kanamaları, şeker düşüklüğü veya yüksekliği, guatr, kansızlık gibi bazı tıbbi rahatsızlıklar da depresyona neden olabilir. Aynı zamanda bazı ilaçların yan etkisi olarak depresyon açığa çıkabilir. Gündelik hayatta yaşanılan stres depresyona girilmesinde büyük bir etken olabilmektedir. Çağ ilerledikçe insanı doğalından ve doğasından uzaklaştıran faktörler artmaya devam etmektedir. İnsan olmanın tabiatını kısırlaştıran bu döngü depresyona girme riskini arttırmaktadır. Bu hususta kişinin varoluşsal arayış ve motivasyonunu belirleyen mizaç tipine bakmak önemlidir. Kişi mizacının getirdiği arayışı karşılayamaz ve onun doğal yapısında stres oluşturan faktörlere çok fazla maruz kalırsa depresyon gibi psikopatolojilere yatkın hale gelebilir. Mizaç potansiyelinin açığa çıkarılmaması ve kişinin yaşamda arayışını karşılayamaması depresyona girmenin en temel nedenleri arasındadır.
Öncelikle kişinin depresyonu kabul etmesi gerekmektedir. Depresyon tedavi edilebilir ruhsal rahatsızlıkların içerisindedir. Depresyon sürecinin sağlıklı atlatılabilmesi için gerek fizyolojik gerekse psikolojik takip ve profesyonel destek önem taşımaktadır. Beyinde kimyasal iletiminde dengesizliği gidermek adına ilaç kullanımı tedavinin önemli bir tarafını kapsamaktadır. Aynı zamanda depresyon tedavisi için mizaç temelli yaklaşıma dayanan psikoterapi önem teşkil eder. Kişinin temel motivasyonunun keşfi ile beraber hangi çevresel unsurların onun üzerinde nasıl etkiler oluşturduğu değerlendirilerek, kendine dair keşif yolculuğuna çıkması ve bu durumla nasıl başa çıkabileceğine dair bir iç görü oluşturulması sağlanır. Aynı zamanda vitamin eksikliklerinin tespit edilmesi ve giderilmesi depresyon ile başa çıkılmasında etkili faktörlerden biridir. Depresyonda görülebilen fizyolojik sorunları temel alan tıbbi yaklaşımın uygulanmasıyla beraber kişinin bütüncül bir şekilde değerlendirilmesi ile depresyon süreci daha baş edilebilir hale gelir. Uyku düzeninin sağlanması, egzersiz yapılması, yeme düzeninin oluşturulması, açık havaya çıkılması gibi eylemler bu süreci kolaylaştırabilir. Özellikle depresyondan önce kişinin ilgi duyduğu aktiviteleri hatırlaması bu konuda yardımcı olabilir. Bu süreçte sosyal destek çok büyük önem taşır. Bunun için kişinin sevdikleriyle beraber vakit geçirmeye başlaması, iletişimi sürdürmesi depresyon ile başa çıkmasında etkili olabilir.
Depresyon aslında kan değerlerimiz ile de ilgilidir. Bu nedenle bazı vitaminlerin eksikliği depresyona yatkınlık oluşturabilmektedir. B1 vitamini eksikliği bitkinlik, asabiyet, kaygı, depresyon, hafıza ile ilgili problemler, uyku ve iştah ile ilgili sorunlar, sindirim bozuklukları gibi sorunlara neden olabilir. B3 vitamini eksikliğinin kaygı, gerginlik, zihinsel ve fiziksel yavaşlama hali gibi etkileri olabilir. B5 vitamini eksikliği bitkinlik, depresyon gibi durumlara yol açabilir. B6 vitaminine ise dopamin üretilmesinde ihtiyaç duyulabilir. B12 vitamini eksikliği zihin bunaklığı, bunama, asabiyet, paranoya, ani ruh değişimleri gibi durumlara neden olabilir. C vitamini eksikliği depresyon oluşmasında etkili olan vitaminlerden biridir. Ek olarak magnezyum, kalsiyum, çinko, demir, mangan, potasyum gibi bazı mineral eksiklikleri de depresyona yol açabilir.
Mutluluk halini etkileyen, dikkat, odaklanma ve sakinlikle ilgili olan serotonin hormonunun eksikliği; ödül ceza algısından ve motivasyondan sorumlu olan dopamin hormonunun eksikliği; hoşluk, rahatlık, keyif duyguları ile ilgili olan endorfin hormonunun eksikliği; karanlık olduğunda salgılanan ve uykuyla ilgili olan melatonin hormonun eksikliği; tehlike durumlarında savaş ya da kaç tepkisi vermeye yarayan nöradrenalin hormonun eksikliği depresyona yol açabilir.