Şizofreni birçok davranış ve düşünce bozukluğuna neden olan, beynin yapısında, fizyoloji ve kimyasında önemli değişikliklerin olduğu çok sistemli psikiyatrik bozukluklardan biridir. Şizofreni, insanların gerçekliği anormal şekilde yorumladığı ciddi bir zihinsel bozukluktur. Şizofreni; halüsinasyonlar, sanrılar ve günlük işleyişi bozan aşırı derecede düzensiz düşünce ve davranışların bir kombinasyonuyla sonuçlanabilir. Algılama, düşünme, konuşma, dil, sosyal etkileşmeler, motor davranış, dikkat, istem, dürtü kontrolü, duygusal ifadeler ve çevreye yanıt alanlarında önemli belirtileri vardır.
Genetik Yatkınlık: Genetik faktörler, şizofreni riskini artırabilir. Eğer ailede şizofreni öyküsü varsa, bu hastalığın olasılığı daha yüksektir.
Beyin Kimyası ve Yapısı: Dopamin ve glutmat adı verilen nörotransmiterler dahil olmak üzere beyin kimyasındaki dengesizlikler veya beyin yapısındaki anormallikler de şizofreni gelişimine katkıda bulunabilir. Beyin gelişiminin normal olmayışı, şizofreni riskini artırabilir.
Doğum ve Çocukluk Dönemi: Araştırmalar sonucunda, doğumdan önce virüslere veya yetersiz beslenmeye maruz kalmanın şizofreni riskini arttırdığı belirlenmiştir. Doğum sırasında veya bebeklikten çocukluğa geçiş döneminde beyne zarar veren enfeksiyonlar, yetersiz oksijen alımı veya prenatal (doğum öncesi) stres gibi faktörler, şizofreni riskini artırabilir.
Çevresel Etkenler: Stresli yaşam olayları, aile içi çatışmalar, travmatik deneyimler gibi çevresel etkenler de şizofreni riskini artırabilir.
Madde/Alkol Kullanımı: Uyuşturucu ve alkol kötüye kullanımı da şizofreni riskini artırabilir.
Şizofreni, bireyi fiziksel, duygusal ve bilişsel olarak etkileyen karmaşık bir ruh sağlığı bozukluğudur. Şizofreni genellikle şu belirtilere neden olur:
Düşünce Bozuklukları: Şizofreni olan kişiler genel olarak gerçeklik algısını kaybederler ve düzensiz, karmaşık düşüncelere sahip olabilirler. Anlamsız veya mantıksız düşünceler, aşırı şüphecilik, zihinsel karmaşa, düşüncelerin parçalanması veya zayıflığı gibi belirtilere neden olabilir.
Duygulanım Bozuklukları: Şizofreni olan kişilerde duygusal ifade ve deneyimlerde anormallikler görülebilir. Duygusal küntlük, duygusal ifade eksikliği veya duygu durumunun hızla değişmesi gibi belirtiler görülebilir.
Algı Bozuklukları: Şizofreni olan kişilerde algı bozuklukları da yaygındır. Halüsinasyonlar (gerçekte olmayan sesler, görüntüler veya duyumlar), varsanılar (gerçekte olmayan inançlar) veya sanrılar (gerçekle çelişen yanılsamalar) gibi algısal problemler görülebilir.
Sosyal İşlevsellikte Problem: Şizofreni, kişinin iş, okul ve sosyal yaşamındaki işlevselliğinde problemlere neden olabilir. Sosyal geri çekilme, işlevsellikte bozulma, arkadaşlık ve aile ilişkilerinde zorluklar, iş veya okul performansında düşüş gibi belirtiler görülebilir.
Nörolojik ve Fiziksel Belirtiler: Şizofreni bazen nörolojik ve fiziksel belirtilere de neden olabilir. Bu belirtiler arasında kas sertliği, kas gevşekliği, motor hareketlerde koordinasyon bozuklukları, dikkat problemi, jest ve mimiklerde tutarsızlık veya tikler bulunabilir.
Şizofreninin altında yatan sebepler ve görülen semptomlar kişinin mizaç yapısına göre de değişebilir. Bu nedenle, kişiye özgü bir değerlendirme önemlidir. Bu semptomlar, kişinin günlük yaşamını olumsuz yönde etkiler ve tedavi edilmezse ciddi sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle, erken tanı ve uygun tedavi önemlidir.
Belirtiler kişiden kişiye değişiklik gösterebilir ancak genellikle sanrılar, halüsinasyonlar veya düzensiz konuşmayı içerir ve işlev bozukluğunu yansıtır. Uzman değerlendirmesi ve bazı klinik testlerle birlikte şizofreni anlaşılabilir. Hareket bozukluğu, algı bozukluğu, duygusal küntlük ya da duygudurumda ani değişimler, gerçeklikten uzak düşünceler vb. birçok olası semptomun değerlendirilmesiyle şizofreni teşhisi mümkün olabilmektedir.
Şizofreninin tek bir tedavisi yoktur. Mutlaka uzman eşliğinde, uzun süreli, çoğu zaman hayat boyu sürecek bir tedavi süreci gerektirir. Uygulanan yöntemlerden bazıları:
Antipsikotik İlaçlar: Şizofreni tedavisinde en yaygın kullanılan tedavi antipsikotik ilaçlardır. Bu ilaçlar, şizofreninin semptomlarını kontrol etmeye ve yönetmeye yardımcı olabilir. Antipsikotik ilaçlar; halüsinasyonlar, sanrılar, düşünce bozuklukları ve diğer semptomların şiddetini azaltabilir. İlaçların dozu ve türü, hastanın semptomlarının şiddetine ve bireysel yanıtlarına bağlı olarak belirlenir.
Rehabilitasyon Programları: Rehabilitasyon programları, şizofreni olan bireylerin işlevselliklerini artırmaya ve günlük yaşamlarında daha bağımsız olabilmelerine yardımcı olabilir. Bu programlar genellikle beceri eğitimi, mesleki rehabilitasyon, destekli iş istihdamı ve sosyal becerileri geliştirme gibi bileşenleri içerir.
Mizaç Temelli Danışmanlık ve Psikoeğitim: Kişinin mizacına uygun danışmanlık ve psikoeğitim, şizofreni yönetiminde önemli bir rol oynar. Bu yaklaşım, bireyin mizacına göre kişisel stratejiler geliştirmesine ve semptomlarla başa çıkma becerilerini artırmasına yardımcı olur.
Aile Danışmanlığı: Bireyin yakınlarına/aile üyelerine verilen danışmanlık tedavi sürecinde oldukça önemli ve kritik bir yere sahip olmaktadır. Şizofreni tanısı alan kişiye nasıl davranılması gerektiği, süreçte nelerle karşılaşabilecekleri, tedaviye nasıl eşlik edebilecekleri, halüsinasyon vb. semptomlarla karşılaştıklarında nasıl tepki verebilecekleri gibi konularda alınan danışmanlık tedavi sürecinde işbirliği sağlayacaktır. Ayrıca, şizofreni yalnızca kişinin kendisi için değil, çevresi için de oldukça zor bir hastalıktır. Bu süreçte, hasta yakınlarının da psikolojik destek alması kolaylaştırıcı bir etkide bulunacaktır.
Şizofreni tedavisi, genellikle multidisipliner bir yaklaşım gerektirir ve her bireyin mizaç yapısındaki ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş bir tedavi planı oluşturulmalıdır.
Şizofreni semptomları zamanla kötüleşebilir. Halüsinasyonlar, sanrılar ve düşünce bozuklukları gibi semptomlar zamanla artabilir; kişi ve çevresi için daha olumsuz ve zorlayıcı bir etkiye sahip olabilir. Aynı zamanda bu semptomlar iş veya okul performansında azalmaya, sosyal ilişkilerde zorluklara ve günlük yaşamdaki işlevselliğin bozulmasına neden olabilir. Bu noktada bu kişiler sosyal izolasyon yaşarlar ve bu da aile ve arkadaş ilişkilerindeki iletişim problemlerine ve toplumdan uzaklaşmalarına sebep olur. Kötü beslenme, düzensiz uyku gibi sorunlara yol açabilir ve fiziksel sağlık problemleri açığa çıkabilir. Şizofreni semptomlarının artmasıyla birlikte kişinin kendisine ve çevresindekilere zarar verme riski artabilir.
Şizofreni hastalığı olan kişilere karşı öncelikli olarak –bunun bir hastalık olduğunu unutmadan- anlayışlı davranmak ve duygusal destek sağlamak çok önemlidir. Günlük yaşamdan kopmamalarını sağlamak ve var olan becerilerini desteklemek tedaviden alınacak verimi artırıcı olacaktır. Ayrıca, şizofreni tanısı alan kişinin tedavi sürecine uyum sağlamasını teşvik etmek, motivasyon sağlamak ve profesyonel yardım almalarına destek olmak önemlidir. Zararlı davranışlarına karşı güvenli bir sınır çizmek ve zarar görmelerini engelleyecek şekilde gerekli önlemleri almak da son derece kritik olacaktır. Şizofreni hastalığı olan kişinin semptomlarının yönetilmesi ve işlevselliğin artması konusunda hastanın mizaç yapısını öğrenmek ve buna uygun strateji ve yöntemlerle kişiye yardımcı olmak, hem hasta için hem de yakını için büyük önem taşır.